Слайд 1Αβαυ Kunanbayoğly
(10 ağustos 1845 - 5 temuz 1904)
Слайд 2
Abay KUNANBAYULI 10 Ağustos 1845 yılında Şıngıs (Cengiz) dağları
civarındaki
Semey’in Kaskabulak köyünde dünyaya geldi. Asıl adı İbrahim’dir[1]. Kazakistan
Cumhuriyeti, Abay’ın doğumunun 150. yılı dolayısıyla 1995 yılını Abay’a adamıştır.
Abay, 13 yaşında Semey şehrinde Ahmet Rıza medresesine gider, Arap, Fars dilleri ve Çağatayca üzerinde bilgiler edinir. Nevayi, Nizami, Fuzuli, Firdevsi, Sadi gibi büyük Türk ve Fars şairlerinin eserleriyle tanışır. Sonradan Rus okullarında okur. Babası Kunanbay, onu bir müddet sonra halk içinde yetişmesi, devlet memuru olması yönetimde yer alması için okuldan alır. Bu çerçevede Abay, büyük beyler arasındaki mücadeleyi, yer, su, esirlikle ilgili davaları ve halkının dünya görüşünü yakından görür. Bütün bunlar onun için birer hayat deneyimi ve eğitimi değerindedir. O, bu okulun bütün değerlerini ayrıntılarıyla öğrenir.
Abay şiir yanında nesir de yazmıştır. Onun nesir yazıları okuyucu ile sırlaşırcasına, onlara danışırcasına kaleme alınmıştır. Yazılarında Abay, halkının ekonomik ve kültürel yapısını, sağlam bir yapının teşkili için verilmesi gereken mücadeleyi, çalışmayı; halkı aydınlığa, bilime götürecek önerileri sıralamıştır.
Слайд 322 Ağustos 1845’te dünyaya gözlerini açan Abay, annesi Ulcan’dan ziyade,
babaannesi Zere’nin elinde büyüdü. Abay’ın dedesi Öskenbay (1778-1850) zeki ve
adil bir Kazak Beyi idi. Adaletli yönetimi dolayısıyla, halk arasında “haklıysan Öskenbay Bey’e, haksız isen Erali Bey’e git” şeklinde bir deyim oluşmuştu. Öskenbay Bey, orta yaşlara geldiğinde, beylik yetkilerini ikinci oğlu Kunanbay’a devretti. Kendisi ise sadece oğluna zaman zaman tecrübelerini aktarmakla yetindi. Dedesi Öskenbay 1850’de öldüğünde, Abay beş yaşındaydı. Babaannesi Zere ile birlikte dedesinin cenaze merasimine katıldığı tarihi kayıtlardan öğreniyoruz.
Zere nine, çok akıllı, iyi huylu, kalp kırmaktan çekinen bir kimseydi. Ayrıca edebiyata ve şiire düşkündü. Abay’ı hikaye, masal ve destanlar anlatarak büyüttü. İşte Abay’daki edebiyat aşkı bu şekilde yerleşmiş olmalıdır. Çünkü, Abay daha çocuk yaşlarda hikaye ve destanlara ilgi duymaktaydı. Eve gelen misafirlerin bu konulardaki konuşmalarını can kulağıyla dinlemekteydi. Zere nine, torunları içinde en çok Abay’ı sever ve şımartırdı. Hatta torununu İbrahim diye adıyla değil, şımartarak Abay diye çağırmaktan haz alırdı. Böylece zamanla İbrahim isminin yerini Abay aldı. Zere nine, kocası Öskenbay’dan çok sonra, 1873 yılında öldü.
Слайд 4Abay’ın annesi Ulcan da (1810-1887), Zere gibi, kültürlü ve iyi
mizaçlı bir kimseydi. Şefkatli ve alçakgönüllü bir karaktere sahip olan
Ulcan aynı zamanda hazır cevap ve hatipti. Annesinin bu özellikleri Abay’a da geçmiştir.
Abay ilk eğitimini köyün imamı Gabithan Molla’dan aldı. 10 yaşına geldiğinde, babası Kunanbay onu Semey’deki Ahmet Rıza medresesine yatılı verdi. Abay burada dini bilgilerin yanısıra Arapça ve Farsça öğrendi. Çok zeki olan Abay dersleri hocalarının ilk anlatışında kavrardı. Böylece ders çalışmak için ayrıca bir zaman harcamazdı. Bu da onun boş vakitlerini arttırıyordu. Abay ders dışı saatlerini, edebi eserler okumakla değerlendirdi. Medrese kütüphanesindeki Doğu’nun klasikleri olan Nizami, Nevai, Saidi, Hafız ve Fuzuli’nin eserlerinden ne bulursa okudu. Gençlik döneminde yazdığı şiirlerinden birinde şöyle demektedir: “Fuzuli, Şemsi, Seyhali /Nevai, Saidi, Firdevsi /Hoca Hafiz – bu hemmesi /Medet ber ya şairi feryad.” Medresedeki üçüncü senesinde Abay, şehirdeki bir Rus okuluna devam ederek Rusça öğrenmeye başladı. Ancak, bu fazla sürmedi. O sene babası Kunanbay, Abay’ı kendisine yardımcı olması için yanına aldırdı. Kunanbay Bey, oğulları içinde kendisinin beylik işlerine en yatkın olanının Abay olduğunu fark etmişti. Böylece Abay daha 13 yaşındayken Kazak halkının idari işlerine karışmış oldu.
Слайд 5
Okudukça ufku artmış, halkının dağınık, düzensiz yapısını, gereksiz kavgalırını gördükçe
kendini bir aydın olarak sorumlu tutmuştur. Bu sorumluluk Yakup Kadri’nin
“Yaban” romanında aydina yüklediği sorumluluktan da ağır ve yol göstericidir. Göktürk yazıtlarında ifade edilen “dağınık” halkı birleştirme düşüncesi Abay’ın hayatı boyunca amacı olmuştur. Su ve mera kavgalarına son vermek, eğitim ve öğretimin önemini vurgulamak için mücadele verir. Kendisini buna mecbur görür. Halkının bu durumu şaire acı verir. Yüreğinin derinliklerinde fırtınalar kopar:
Büyük halkım, Kazak’ım, zavallı yurdum,
Ustarasız ağzına düştü bıyığın.
İyi ile kötüyü ayıramadın,
Biri kan, bir yağ olmuş iki avurdun.
Kendiminki diyemiyorsun kendi malına,
Gündüz gülüşün bozuldu, gece uykun,
Kendi kendine bey, hepsi kırıntı,
İşte bozulmadı mı birliğin yurdun?
Birlik yok, bereket yok, temiz gönül yok,
Tükendi zenginliğin, beslediğin yılkın.
.
Слайд 6Abayın Almatı şehirindeğı antları
Слайд 8Abay, kitaplar vasıtasıyla, Kazakistan bozkırlarından hiç çıkmamasına rağmen, dünyadaki siyasi
ve sosyal gelişmelerden haberdar olmuştu. Böylece Çarlık Rusyasının yönetiminde halkının
çektiği sıkıntıları ve geri kalmışlıkları çok iyi anlamış bulunuyordu. Özellikle halkının yerel yönetimler tarafından çok büyük haksızlıklara uğratıldığını farkediyordu. Abay, halkının uğradığı haksızlıkları azaltmak maksadıyla yerel seçimlere de katıldı. Konırkökşe ilçesindeki seçimleri kazanarak İlçe Başkanı (Bolıs) seçildi. 1876-1878 yıllarında başarılı bir yönetim sergiledi. Mazlumlara zulüm yapanlara yol vermedi. Hırsızlık ve gasp yapanları şiddetle cezalandırdı. 1885 yılında Semey Vilayeti Kazakları için ceza kanunları hazırlama komisyonuna başkan seçildi. Abay’ın başkanlığındaki komisyon Kazak örf ve adetlerine dayalı kanunları çok kısa bir sürede hazırladı. Bu durum bize Abay’ın sadece bir düşünür ve yazar değil, aynı zamanda iyi bir devlet adamı olduğunun bilgisini vermektedir.
Слайд 9Abay, 23 Temmuz 1904’de Cengizdağı sırtlarında Balaşakpak yaylasında vefat etti.
Mezarı Semey vilayetine bağlı Abay ilçesindedir.
Abay’ın yazdığı şiirler, Rus şairlerinden
yaptığı çeviriler ve nesir yazıları üç şekilde okuyucularına ulaşmıştır. Birincisi matbu eser olarak, ikincisi halk arasında ağızdan ağıza yayılarak, üçüncüsü birbirinden kopya edilen elyazmaları şeklindedir. Abay’ın şiirleri toplu olarak ilk defa, ölümünden beş yıl sonra, 1909’da kitap olarak yayınlandı. Daha sonra bu kitap, bulunan başka şiirleriyle ikmal edilerek tekrar tekrar basılarak günümüze kadar gelmiştir.
Abay’ın eserleri günümüzde iki cilt halinde basılmaktadır. Birinci ciltte onun manzum yazılarıyla çevirileri, ikinci ciltte ise nesir yazıları yer almaktadır. Abay’ın 200 civarındaki şiirlerinde ve Rus şairlerinden yaptığı manzum çevirilerde, tabiat, birlik-beraberlik, dürüstlük, bilimin aydınlığı, sevgi, aşk, yardımseverlik, ölüm, yaşam, örf-adetler, tarih ve efsane gibi çeşitli konular ele alınmaktadır. O şiirlerinde Kazak halkını geri kalmışlıktan ilerlemeye, cahillikten ilim ve bilime, tembellikten çalışmaya ve güzel huy ve ahlak sahibi olmaya öğütlemektedir. Bir şiirinde şöyle demektedir:
Allanın özi de ras, sözi de ras,
Ras söz eş vakıtta calgan bolmas.
Köp kitap keldi Alladan, onın törti,
Allanı tanıtuvga sözi ayrılmas.
Allah’ın kendisi de gerçek, sözü de gerçek,
Gerçek söz hiçbir zaman yalan olmaz.
Çok kitap geldi Allah’dan, onun dördü,
Allah’ı tanıtırken sözü ayrılmaz.
Kara sözler
Abay’ın yazmış olduğu nesirleri içermektedir ve 45 metinden oluş
maktadır.
Bu metinler halkı bilinçlendirmek, manevi değerlerini koru
mak ve ona sahip çıkmak için yazılmış nasihatleridir. Kazak halkının
yaşayış tarzı, toplumsal farkındalık, eğitim ve din konularında bilhassa
durulmuştur. Toplumdaki yanlış uygulamalar eleştirilmiş, onların yerine
sahip olunması gereken güzel huy ve davranışlar önerilmiştir. Her bir
durumun, akıl süzgecinden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Abay,
Kara Sözlerinde kâmil insan olma yolunun hem dinî hem de insanî bil
gilerle açılabileceğini örneklerle izah etmiştir. Zenginliğin de bilginin
de toplumda saygı görmenin de kaynağının ilim, çalışma ve gayretle
olacağını öğütlerken tembelliğin insandaki en tehlikeli hastalık olduğu
nu tespit etmiştir.
Kara Sözler, tarih boyunca hükümdarlara ve devlet adamlarına na
sihatler içeren siyasetnamelerin kendi çağındaki devamı niteliğindedir.
Ne yazık ki Abay’ın yaşadığı dönem Çarlık Rusya’sının egemenliği ile
sarıldığından, bağımsız bir devlet ve hakan olmadığından hitabı herke
sedir.
Bu yönüyle Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig”’i, Ahmet Yese
vi’nin “Hikmetleri”, Nizamülmülk’ün “Siyâsetnâme”’si, Yunus Emre’nin
“Risâletü’n Nushiyye”’si gibi 19.yy’daki nasihatname ve siyasetnamenin
örneği de Abay’ın Kara Sözleridir.